Blog Listem

15 Mart 2017 Çarşamba

Bilim Nedir?



Bilim Nedir?
Bilim kavramı üzerine düşünce tarihinde birçok görüş belirtilmiştir. Bilim nedir? Sorusunun cevabını aramak,  bilimi anlama faaliyetidir. Bilimi anlama ise bilim felsefesinin konusudur (Ömerustaoğlu 1999: 45). Bu bağlamda bakıldığında “bilim nedir?” sorusunun cevabını bilim felsefecileri verecektir. Öyle ki bilimi anlama sürecinde felsefecilerin görüşleri ve ortaya atıldıkları zamanın izlerini taşımasının yanı sıra günümüz açısından da bilim adı altında gerçekleştirilen faaliyet alanın da içeriğini belirlemiştir. Bugün bilimin olmadığı bir dünya düşünmek neredeyse imkânsızdır. Ancak hala bilim ile kastedilen olgunun neyi ifade ettiğini tam olarak açıklamak oldukça zordur. Bu bağlamda geçmişten günümüze “Bilim nedir?”
Bilim olgusunun ne olduğu ile ilgili iki farklı perspektif bulunmaktadır. İlkine göre bilim; pratik, gündelik hayatta kullanılabilecek bilginin bir parçası ve bu türden bilgileri elde etme yöntemidir. İkinci bilim perspektifi ise; ilk bilimsel görünümün aksine, pratik getirilerine bakılmaksızın sadece saf bir entelektüel çalışmayı içeren faaliyetlerin toplamıdır. Buradaki bilim faaliyetleri sadece bilme merakına dayalı olarak fayda amacı güdülmeksizin yapılan çalışmaların ortak adıdır (Campbell 1921: 1; Akt. Daştan 2013: 9),
Bilime pratik kaygılarla bakıldığında bilimin kökeninin insanlık tarihi kadar eski olduğu sonucuna gidilebilir. Bu bağlamda pratik anlamda geçmişte özellikle köklü medeniyetlerde bilimsel çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu medeniyetler Mısır, Mezopotamya, Hint ve Çin gibi tarihe mal olmuş medeniyetlerdir. Özellikle yerleşik hayata geçilmesi ile birlikte insanoğlu fayda sağlamak amacıyla daha fazla bilgi üretiminde bulunmuştur. M.Ö. 7000’lerde Nil Nehri yakınlarında Mısır uygarlığı, M.Ö. 6000’lerde Fırat ve Dicle kenarlarında kurulan Mezopotamya uygarlığı ve yine aynı dönemlerde Uzak Doğu’da kurulan Hint ve Çin uygarlıkları birçok bilimsel ilke imza atmışlardır (Topdemir ve Unat 2009: 13).  Öyle ki insanoğlu mevcut koşullar altında hastalıklarını bir şekilde tedavi etmek, tarım için gerekli sulamayı yapabileceği kanallar inşa etmek, yiyebileceği hayvanları avlamak, mevsimlerle ilgili değişiklikleri zorunlu olarak bilmek gibi birçok tekniğe ihtiyaç duyduğundan ister istemez bilimsel faaliyet alanına katkı sunmaya başlamıştır (Selsam 1932; Çev. Türdeş 2004: 98).
Antik Yunan düşüncesi ile birlikte bilme faaliyeti, geçmişte gerçekleştirilen faaliyetlerden bağımsız olarak tamamen bilgelik adına yapılmıştır. Doğa filozoflarıyla başlayan bu dönemin en dikkat çekici özelliği, bu filozofların aynı zamanda bilime değerli katkılar sunmuş olmalarıdır. Özellikle ilk felsefi tartışmalarda, söz konusu bu filozoflar, evrenin kökenine ve yapısına ilişkin sorunlara akıl yoluyla çözümler getirmeyi amaçlamışlardır(Saruhan ve Özdemirci 2011: 26).
İlkçağ doğa filozoflarının ilki M. Ö. 6. yy’da yaşamış olan Thales olarak kabul edilir. Evrendeki her şeyin ilk nedenini “su” olarak belirleyen Thales’i felsefi düşüncede olduğu kadar bilimsel söylem içerisinde de değerli kılan en önemli sebep, evrenin ilk kaynağına ilişkin verdiği cevap ile ilk kez ve açık bir biçimde efsaneden bilime veya felsefeye geçişi sağlamış olmasıdır (Arslan 2008: 91).
Sofistlerin ilk ve en bilinen düşünürlerinden olan Protagorasa göre insan her şeyin ölçüsüdür ki, bu aşamada var olan şeylerin varlıklarının da var olmayan şeylerin yokluklarını da belirleyen bir konuma sahiptir. Diyalogun devamında üşüyen biri için rüzgârın soğuk, üşümeyen biri için ise soğuk olmadığı vurgulanır (Platon; Çev. Gökberk 2009: 463-464). Bu anlayış, bilgi ile ilgili olarak bilginin üreticisi olan öznenin her durumda etkin bir rolü olduğunu bizlere göstermektedir (Daştan 2013: 13). Yunan düşüncesinde oluşturduğu dönüm noktası sebebiyle, Yunan filozofları Yunan bilim tarihini genellikle "Sokrates öncesi" ve" Sokrates sonrası" olmak üzere ikiye ayırır. Sokrates’e göre bilim bilginin tümevarımsal akıl yürütmelere dayalı olmasıdır. Diğeri ise herkeste mevcut olan bilginin tümel tanımlara karşılık gelmesidir (Çücen 1996: 103).
Platon’un bilgiye ilişkin ilk ve en önemli belirlenimi, bilginin duyum ve algı olmadığıdır. Eğer bilgi bu şekilde duyum ve algı ile sınırlandırılırsa o zaman hiçbir şekilde bir bilginin doğru ya da yanlış olduğunu iddia etmemiz mümkün olmayacaktır  (Platon: 463).  Platon’un bilgiye ait söylemlerinde son olarak “bilim nedir?” algısına bakılacak olursa, burada en önemli ve vazgeçilmez bilim olarak felsefeyi kabul ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle ideaların bilgisine ulaşmada kullanılan diyalektik yöntemin, Platon tarafından tam olarak belirtilmese de felsefe olduğu kabul edilir (Aristoteles; Çev. Arslan: 318).
Aristoteles için var olan bir bilim daha vardır ki bu bilim, içeriği bakımından varlığın değil; düşüncenin bilimi olarak oluşturulmuştur (Aristoteles; Çev. Arslan: 57). Söz konusu bu bilim, aynı zamanda düşünceye konu olan her türlü varlık alanın da incelenmesinde belli kuralların belirlendiği mantık bilimidir. Mantık; bu gün modern bilimsel anlayış içerisinde yöntem adı verilen olguya, Aristoteles tarafından atfedilen en yakın alanlardan birisini oluşturmaktadır (Cevizci 1998: 169).

Kaynakça:
 Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi Aristoteles, s. 57.
 Ahmet Cevizci, İlkçağ Felsefesi Tarihi, (2. Baskı), Asa Kitabevi, Bursa 1998, s. 169.
Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi 2 Sofistlerden Platon’a, ss. 318-319.
Aristoteles, Metafizik, (Çev. Ahmet Arslan), (2. Baskı), Sosyal Yayınları, İstanbul 1996, s. 541
Kadir Çüçen, Bilim Felsefesine Giriş, ( 1. Baskı), Sentez Yayınları , s. 103.
Platon, Theaitetos (Diyaloglar içinde), s. 463-471.
Hüseyin Gazi Topdemir – Yavuz Unat, Bilim Tarihi, (2. Baskı), Pagem-Akademi Yayınları, Ankara 2009, s. 13.
HowardSelsam, Din, Bilim ve Felsefe, (1932), (Çev. Mehmet Türdeş), Morpa Kültür Yayınları, İstanbul 2004, s. 98.
Şadi Can Saruhan - Ata Özdemirci, Bilim, Felsefe ve Metodoloji, (2. Baskı), Beta Yayıncılık, İstanbul 2011, s. 26.
Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi 1 Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi, (2. Baskı), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008, s. 91.
Platon, Theaitetos (Diyaloglar içinde), (Çev. Macit Gökberk), Remzi Kitabevi, İstanbul 2009, ss. 463-464.
Adnan Ömerustaoğlu, Thomas Khun’un Bilim Felsefesi Doktora Tezi, Erzurum 1999.

Uğur Taştan Bilimin Tarihsel Gelişim Sürecinde Thomas Samuel Kuhn’un Bilim Felsefesinin Yeri Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2013.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder